Okumaya Nereden Başlamalı: Ayfer Tunç


Geçen hafta Deliler Evi'ni tekrar okudum ve sosyal medya paylaşımlarımla insanları Ayfer Tunç'a boğdum. Üzerine bu bloğu açtım ve ilk yazı konusu olarak Ayfer Tunç'u seçtim. Bu süreçte Ayfer Tunç'un iyi bir okuyucu kitlesi olduğunu tekrar anladım ama daha da önemlisi birçok insandan "Hiç Ayfer Tunç okumadım acaba hangi kitabıyla başlamalıyım?" benzeri sorular aldım. Bu nedenle oturup bu listeyi hazırladım. Listeyi dilimin döndüğünce gerekçelendirmeye çalıştım ama ne olursa olsun bu listenin bir kesinlik içermediği aksine tamamen öznel olduğu unutulmamalı. Umarım bu liste Ayfer Tunç edebiyatıyla tanışmak isteyenlere yol gösterebilir. Her zaman söylüyorum, Türkçe okuyup anlayabilen herkes Ayfer Tunç okumadığı sürece Ayfer Tunç az okunan bir yazardır.

1. Aziz Bey Hadisesi


Aziz Bey Hadisesi'nin ilginç bir yolculuğu var. 2000 yılında şu an Kırmızı Azap kitabının içinde bulunan öykülerle birlikte yayımlandı. 2006 yılında ise seksen sekiz sayfalık bir novella olarak basıldı. O günden beri çok okundu, çok sevildi. Aziz Bey Türk Edebiyatı'ndaki en unutulmaz karakterlerden biri oldu. Ayfer Tunç, Aziz Bey için daha uzun bir yeri hak ediyordu demişti ama bence bu kısacık haliyle daha vurucu.

Gerek seksen sekiz sayfa olması gerekse Ayfer Tunç edebiyatının temel ögelerinin neredeyse hepsini barındırması sebebiyle Aziz Bey Hadisesi, daha önce Ayfer Tunç okumamış insanlar için en doğru başlangıç.

2. Suzan Defter


Suzan Defter, işin iç yüzünü bilmeyene dümdüz bir aşk romanı gibi gelen ama aslında 12 Eylül'ün tarifsiz acılarını sayfalarına sığdırmaya çalışan deneysel bir roman. Sığdırmaya çalışan dememin sebebi denemiş ama tam olmamış gibi bir imada bulunmak kesinlikle değil, sadece bu kadar büyük acıların hiçbir edebiyat eserinde tam anlamıyla işlenemeyeceğine inanıyorum. Suzan Defter de yaşanan acıları karikatürize etmeden, tüm sertliğiyle gayet başarılı anlatıyor. Deneysel kısmı hakkında spoiler vermek istemiyorum. Sadece şunu söyleyeceğim, hayır elinizdeki kitap yanlış basılmamış.

3. Ayfer Tunç'un Öyküleri


Ayfer Tunç iki bin onlu yıllara kadar öykücü olarak tanındı ve sevildi. Yıllardır Murathan Mungan'ın Bir Dersim Hikayesi seçkisi için yazdığı Yük dışında da öykü yazmadı. Bu durum beni biraz üzüyor çünkü Ayfer Tunç çok iyi bir öykücü. Romancılığını ya da öykücülüğünü mukayese etmek için söylemiyorum bunu, zaten Ayfer Tunç iki türde de kendini kanıtlamış bir isim. Sadece yeni bir Ayfer Tunç öyküsü okumayı özlüyorum. Bu nedenle yeni bir Ayfer Tunç öyküsü okuma isteği geldiğinde üç öykü kitabından rastgele birini alıp rastgele bir öykü okuyarak kendimi teselli ediyorum. 

Ayfer Tunç öyküleri Ayfer Tunç Edebiyatı diye bir şeyin varlığından söz ettiğimizde ilk aklımıza gelmesi gereken metinlerden. "Hikaye anlatmayan hikaye" tuzağına düşmeyen hatta bazen de anlatmaktan bitirelemeyen öyküler bunlar. Üç öykü kitabının da listenin üçüncü sırasında okunmasını tavsiye ediyorum. Öykü kitaplarının hangi sıralamayla okunacağının çok da önemli olmadığını düşünüyorum ama illaki bir sıralama yapmak gerekirse Kırmızı Azap, Evvelotel -  Saklı, Mağara Arkadaşları sıralamasını öneririm. 


4. Popüler Kültür Üçlemesi


Evet böyle bir üçleme yok. Daha doğrusu Kapak Kızı - Yeşil Peri Gecesi ve Ayfer Tunç'un bu yıl yayımlanacak isimsiz romanından oluşan bir üçleme var ama bu üçlemenin henüz bir adı yok. Bu adı tamamen ben uydurdum. 

Ayfer Tunç'un yayımlanan ilk romanı Kapak Kızı'ydı. 1990 yılında Simavi Yayınları tarafından basıldıktan yıllar sonra yazarın kendisi tarafından edite edilip tekrar yayımlandı. Bu romanda söz alamayan Şebnem karakteri 2010 yılında yayımlanan Yeşil Peri Gecesi'yle dile geldi. Tunç popüler kültür temasını özellikle Yeşil Peri Gecesi'nde çok iyi işledi, popüler kültürü popüler kültürün dilini ve aygıtlarını kullanarak çok sert eleştirdi. Pandemi sırasında Ayfer Tunç Mirgün Cabas'ın Nasıl Gidiyor Karantina? isimli podcastinde bu iki kitabı üçlemeye dönüştürecek bir kitap yazdığından bahsetti. Trendeki Yabancı'nın haziran sayısında da bu romandan bir parça yayımlandı. Sanırım artık üçlemenin son romanını okumaya çok yakın olduğumuzu söyleyebiliriz. 


5. Dünya Ağrısı


Dünya Ağrısı 2014 yılında tam da Can Yayınları’nın klasik beyaz kapaklarını terk ettiği dönemde yayımlandı. Hatta hafızam beni yanıltmıyorsa Dünya Ağrısı bu değişimin ilk ürünü. Roman çok okundu ve Nisan 2020 itibariyle sekizinci baskıyı yaptı. Buna rağmen Ayfer Tunç romanları içerisinde okunması en zor olanın Dünya Ağrısı olduğunu düşünüyorum. Bunun nedeni romanın atmosferinin boğuculuğu ve romanın adının da imlediği dünya ağrısının her sayfada hissedilmesi. Bu anlamda çok başarılı bir roman. Ancak bazı okurlar sayfaları çevirdikçe ağrıdan -ve acıdan- nefesinin kesildiğini hissedip romanı yarıda bırakmış. Bu nedenle Ayfer Tunç okumaya başlamak için Dünya Ağrısı'nın doğru kitap olmadığını düşünüyorum. 

6. Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi


Ben yeni bir yazarı okumaya en iyi eser ya da eserlerinden başlamanın yazara haksızlık olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu eserlerden sonra yazarın okunan diğer eserleri asla aynı tadı vermiyor dolayısıyla normalde önce okumuş olsak beğenebileceğimiz eserler bizde bir olmamışlık hissi yaratıyor. Bu nedenle Deliler Evi Ayfer Tunç'un kesinlikle en son okunması gereken romanı.

Bu kitapta Karadeniz'in adlandırılmamış bir şehrindeki akıl hastanesiyle doğrudan ya da dolaylı bağı bulunan yüzden fazla karakter anlatılıyor. Roman boyunca laf lafı açıyor ve beş yüz sayfa boyunca Osmanlı’dan günümüze kadar geçen süreçteki hemen her önemli toplumsal olaya değinen, neşteri kendi toplumuna vurmaktan asla çekinmeyen müthiş bir Türkiye panaroması sunuluyor. Roman kısa süre önce Feyza Howell tarafından İngilizceye çevrilip Istros Books tarafından yayımlandı. Roman Türkiye'de çok okundu ve sevildi. Dilerim İngilizce konuşulan dünyada da çok başarılı olur. 

7. Ayfer Tunç'la Karanlıkta Kelimeler


Karanlıkta Kelimeler Ayfer Tunç'un Handan İnci'yle yaptığı dört yüz sayfalık bir söyleşi. Ayfer Tunç'un çocukluğuna, ailesine, edebiyat serüvenine, memleketine ve memlekete, okuduklarına ve yazdıklarına, zaman zaman da özel hayatına dair hiçbir yerde bulamayacağınız bilgiler içeren bir hazine. Eserlerinden sıklıkla bahsettiği için Ayfer Tunç külliyatını tamamladıktan sonra üzerine cila çekme motivasyonuyla okunacak bir kitap olduğunu düşünüyorum. Aslında bir kitabı tamamlama takıntınız yoksa Tunç'un hayatını anlattığı ilk bölümleri okuduktan sonra Karanlıkta Kelimeler'i bırakıp bu listeye başlayabilir, Deliler Evi'ni bitirdikten sonra da Karanlıkta Kelimeler'in okunmamış bölümleriyle güzel bir kapanış yapabilirsiniz.

8. Aşıklar Delidir ya da Yazı Tura


Aşıklar Delidir ya da Yazı Tura Ayfer Tunç’un artık Türkiye’de iyiden iyiye tanınıp okunduğu 2018 yılında yayımlandı. Roman bir önceki romanın ilk baskısını ikiye katlayarak kırk bin basıldı ve bu bilgi kapağa basılmayarak nefis bir iş yapıldı. Roman Ayfer Tunç’un açık ara en kötü metni. Dikkat ederseniz romanı ya da öyküsü demiyorum metni diyorum. Şu ana kadar Ayfer Tunç’un yazdığı her şeyden daha kötü bir metin. Hatta Tunç’un Yücel Balku anısına yazdığı isteksiz ve biraz da ruhsuz yazıdan bile daha kötü. Sessizce yokmuş gibi davranmayı tercih ediyorum. Bence Ayfer Tunç külliyatını okumaya girişildiğinde asla ilk sıralarda okunmaması gereken bir kitap.

9. Ayfer Tunç'un kurgudışı eserleri


Ayfer Tunç'un toplam üç kurgudışı kitabı var. Bunların ilki yetmişli yıllardaki hayatı anlattığı 2003 Balkanika ödüllü Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek. Kitap 2001 ekonomik krizinin etkisinin hala şiddetle hissedildiği bir dönemde çıktı ve çok sattı. Tunç bu durumu ekonomik krizden en çok yarayı alan tüketim çılgını beyaz yakalının nostalji isteğine bağlıyor. 


İkinci kurgudışı kitabı Ömür Diyorlar Buna. Tanıtım metninde "Öyküleşmiş söyleşiler ya da söyleşilmiş öyküler" olarak tanımlanan ve Ayfer Tunç'un gazetecilik yaptığı dönemin meyvesi olan bir kitap.


Üçüncü kurgudışı kitap ise İletişim Yayınları'nın Memleket Kitapları dizisinden çıkan Memleket Hikayeleri. 

Yorumlar

Yorum Gönder